ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

KUR'AN'DAN NE BİLİYORUZ?
YA DA
AYETLERLE KONUŞAN KADIN
[1]

İmanın altı temel esasından birisi de 'kitaplara iman'­dır. Ki­tap­ların kitabı ve sonuncusu olan Kur'an'a inanmak ve onu rehber edinmek, Müslümanlığımızın icabıdır. Kur'­an'ı reh­ber edinmek, her işimizde ona göre yaşamak demektir. Ne mutlu bize ki; elimizde Kur'an gibi bir mu'ciz-i bâkî mevcuttur. Ancak, bu ebedi mucizeyi ne derece an­la­ya­biliyor ve ne kadarını yaşayabiliyoruz? Ya da Kur'an-ı Ke­rim'­den, haya­tı­mı­za ışık yaptığımız kaç ayet-i celile biliyo­ruz?..

Kur'an'ı anlamak, ayetlerin birer cüml elik meallerini o­ku­mak ve öğrenmek değildir; ayetlerin nelere delalet ettiğini, pratik hayatta uygulanmasının yaşanılan zaman içe­ri­sinde nasıl olacağını bilmek gerekir. Kur'an'a ihlasla bağlı olanlar, -tabir caizse- ona aşık olanlar; attıkları her adım ve söyledikleri her söz için Kur'an'dan delil ararlar. Adeta 'fena fi'l-Kur'an' olmuş (Kur'an'ın meczubu olmuş da denebilir..) şu mü­barek kadının hali; Kur'an'a ilgisizliğimiz kar­şısında ne kadar anlamlı ve ibretlidir!:

Abdullah b. Mübarek(*) anlatıyor:

"Hac farizasını eda edip Hz.Peygamber(s.a.v.)'in Ravza'­sı­nı da ziyaret ettikten sonra memleketime dönmek üzere

(*):Ebû Abdurrahman Abdullah b. Mübarek b. Vâzıh el-Man­zalî (ö.: 181 / 797): Tebeü't-Tâbiîn'in büyüklerinden; muhaddis; zahid ve fakih.

yola çıkmıştım. Tam bu sırada, ileride yolun üstünde bir ka­rartı gördüm. Yanına yaklaşınca yaşlı bir kadın olduğunu fark ettim. Önce ona selam verdim. O da;

- 'Onlara(cennet ehline) merhametli olan Rablerinden, kıymetli bir selam vardır,'(Yâsîn S., 58) ayetiyle karşılık verdi. Ona;

- Allah iyiliğini versin; bu mekanda yalnız başına ne yapı­yorsun? diye sorunca, yaşlı kadın;

- 'Allah, kimi şaşırtırsa artık onun için yol gösteren yoktur,'(el-'A'raf, 186) ayetini okudu. Yani; Allah, kimi kötü ameli ne­deniyle sapıtırsa, onu doğru yola iletecek birini bulamazsın. Yaşlı kadının bu okuduğu ayet-i kerimeden, yolunu kaybettiği anlaşılıyordu. Ona tekrar sordum:

- Nereye gitmek istiyorsun? (Yardım edeyim!..) Yaşlı kadın;

- 'Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu, Mescid-i Haram'dan, çevre­si­­ni mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, noksan sıfatlardan uzaktır. O, gerçekten işitendir, gören­dir,'(el-Isrâ, 1) ayetini okudu. Yaşlı kadın, bu ayet-i kerime ile de; hac farizasını eda ettikten sonra memleketi olan Ku­düs'e gitmek istediğini ifade etmiş oluyordu.

Tekrar sordum:

- Ne zamandan beri buradasın? Kadın;

- 'Üç gün boyunca,'(Meryem Sûresi, 10) diye cevap verdi. Ben de ona;

- Üç günden beri aç, susuz ve yapayalnız nasıl dayanabildin? diye sorunca, yaşlı kadın;

- ' Beni yediren ve içiren O'dur(Allah'tır)'(Şuarâ S.,79) aye­ti­ni okudu. Tekrar sordum:

- Bakıyorum, yanında suyun da yoktur. Ne ile abdest alıyorsun? Yaşlı kadın;

- '...Ve bu hallerde su bulamazsanız, temiz toprakla te­yem­müm ediniz,'(el-Maide, 6) ayetini okudu. Bunun üzeri­ne yaşlı kadına, yanımdaki yiyecekten bir miktar vermek iste­yince bunu reddederek;

- '...Sonra akşama kadar orucu tamamlayınız,'(el-Bakara, 184) ayet-i kerimesiyle oruçlu olduğunu anlatmak isteyince, ona dedim ki;

- Ramazan ayında olmadığımızı biliyorsun (onun için, oruç tut­mana gerek yok.) Yaşlı kadın;

- '...Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa, şüphesiz Al­lah (yaptığı iyiliği) kabul eder ve (yapılan iyiliği) hakkıyla bilendir,'(el-Bakara, 158) ayet-i kerimesini okudu. Ben, tek­rar kadını ikaz mahiyetinde;

- Yolculuk esnasında oruç tutmayıp iftar etmek bize mübah kılınmıştır, deyince; yaşlı kadın;

'... Eğer bilirseniz (güçlüğüne, zorluğuna rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır,'(el-Bakara, 158) ayet-i keri­me­­sini okudu.

Yaşlı kadının, her sorduğuma Kur'an-ı Kerim'deki ayet­ler­le cevap vermesi üzerine ona;

- Neden, seninle konuştuğum gibi sen de benimle konuşmuyorsun? diye sorduğumda, kadın;

- 'Insanın ağzından hiçbir söz çıkmasın ki, yanında gözleyici ve yazmaya hazır melek bulunmasın (hemen konuştuklarını kaydetmek için)'(el-Kâf, 18) ayetini okudu.

Yaşlı kadının Kur'an'a karşı bağlılığı ve hassasiyeti kar­şı­sın­da;

- Özür dilerim; (ne olur!) hakkını helal et, dedim. Yaşlı kadın;

- '(Yusuf) dedi ki; bugün sizi kınamak yok. Allah sizi af­fet­sin! O, merhametlilerin en merhametlisidir,'(Yusuf S., 92) aye­tini okuyunca, ona;

- Seni, kafilene(arkadaşlarına) yetiştirmek için buyur, deveme bin, dedim..."

Acaba bu mübarek yaşlı kadın, bu teklife ne cevap verdi? Daha doğrusu, hangi ayeti okudu?..Yaşlı kadınla Abdullah b. Mübarek arasındaki derûnî sohbet nasıl devam etti ve nok­talandı? Yaşlı kadını, Kur'an'a bu denli bağlı kılan hikmet neydi? Isterseniz, gelecek yazıda devam edelim. Hepi­miz şimdiden Kur'an karşısında iyi bir nefs muhasebesi ya­palım. Ve Islam'ın büyük şairi M. Akif'in şu mısralarıyla uya­na­lım:

"Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına;

Ya üfler geçeriz, bir ölünün toprağına.

Inmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin;

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!"

 

 
alt_banner