ust_banner

sol_blok

ANA SAYFA
 
KURAN-I KERİM

HADİSLER
İNCELEME - ARAŞTIRMA
GÜNDEM YAZILAR
BAŞKA HAKİKATLER
MİFTAHU'L-CENNEH
(Cennetin Anahtarı)
<< Tamamını Oku >>
 
EKÜMENİK KUTSAL KİTAP
<< Tamamını Oku >>

Apokrif Kitaplar

Kitab-ı Mukaddes
 
Linkler
İletişim

"(Resûlüm) de ki:
Ey Ehl-i Kitap!
(Yahudi ve Hıristiyanlar!) Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse, işte o zaman; 'Şahit olunuz ki, biz Müslümanlarız' deyiniz." (Âl-i İmran S., 64)

CEVABINIZ HİÇ İNANDIRICI DEĞİL,
HAHAMBAŞI GENEL SEKRETERİ!..
APAÇIK YANLIŞLARI SAVUNMAK ZORUNDA MISINIZ?..

Hakkı BAYRAKTAR

< Geri 1-2-3-4 İleri >

Tekvin: 2/2: "Ve Allah(Yehova), yaptığı işi yedinci günde bitirdi ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti."
Çıkış: 31/15,17: "Altı gün iş işlenir, fakat yedinci günde(cumartesi) Rabb`e mukaddes rahat Septidir; Sept gününde iş işleyen herkes mutlaka öldürülecektir. / O, İsrailoğulları ile benim aramda ebediyyen bir alamettir; çünkü Rab gökleri ve yeri altı günde yarattı ve yedinci günde rahat etti ve dinlendi."


İstirahat etme ve dinlenme ihtiyacı, yorgunluktan ve bitkinlikten kaynaklanmaz mı? Yani bu, bir acziyet ifadesi değil midir?

'Yüce Tanrı' yorulup zaman zaman istirahata çekiliyorsa; kainattaki bu muhteşem düzen nasıl devam etmektedir?

Sonra, Sept günü(cts.) çalışanların 'mutlaka öldürülmesi' de ne demek oluyor? Allah rızası için çalışmayı da -özel anlamdaki ibadetleri aksatmamak kaydıyla- bir ibadet kabul etmek yerine iş yapmayı en korkunç bir şekilde cezalandırmak, ilahi bir dinin hükmü olabilir mi?

- 'Tevrat'ın ilk beş kitabının, Musa tarafından ilahi iradeyle yazdırıldığı ve bugüne kadar değişmeden gelmiş olduğu' iddia edilirken; hemen arkasından; iman kitaplarının değiştirilmesi(ni) nasıl yorumladığıma gelince; din bütün devrimler gibi yerleşinceye, kurumsallaşıncaya ve kuramsallaşıncaya kadar belli bir takım düzeltmeler görmüş olabilir. Bunda da sakınca yoktur," demek, açık bir çelişki değil midir? Hani, Tevrat bozulmamıştı?..Bozulmayan Kutsal Kitabın iman kitapları nasıl değiştirilmiş oluyor?..Demek ki, tahrifat/bozulma kabullenilmiş oluyor. Dahası, bu itirafı; Altıntaş'ın aynı röportajdaki, ' Kuramsallaşma devam etmektedir, ' sözünden de anlamak mümkündür. Yani; Yahudiliğin inanç kuramı, temel esasları hala netleşmiş değildir, denmek istenmiyor mu?..

(Altıntaş) - "....Kaldı ki, Musevilik'te peygamber de günahtan vareste değildir.

· İlk bakışta bu ifade, çok masum gibi görünmektedir. Öyleya, peygamberler de bir insan olduğuna göre niçin günah işlemesinler!..İslam inancına göre; peygamberler de -insan olmaları hasebiyle- zaman zaman unutabilir ve hataya meyledebilirler. Ancak Allah, onları hataya(özellikle büyük hatalara) düşmekten korur ve uyarır. Peygamberlerin, bu durumlarına 'ayak sürçmesi' anlamında 'zelle' denmiştir.

Fakat bugünkü Yahudilik inancına göre; peygamberler her türlü günahı işleyebilirler. Hatta kendi kızlarıyla zina etmek gibi en büyük günahlardan birini bile işleyebilirler!..Nasıl mı? İşte -Altıntaş'ın da, şüphesiz Tanrı kelamı olduğunu zikrettiği beş kitaptan birindeki- akıl almaz âyetler!):

Tekvin: 19/30-38: "Ve Lut, Tsoar'dan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı onunla beraberdi, çünkü Tsoar'da oturmaktan korktu ve o ve iki kızı bir mağarada oturdular. Ve büyük kızı küçüğüne dedi: Babamız kocamıştır ve bütün dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için memlekette erkek yoktur, gel, babamıza şarap içirelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için onunla yatarız. Ve o gecede babalarına şarap içirdiler ve büyük kız girip babası ile yattı ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Ve vaki oldu ki, ertesi gün büyük kız, küçüğüne dedi: İşte dün gece babamla yattım, bu gece de ona şarap içirelim ve babamızdan zürriyet yaşatmak için gir ve onunla yat. Ve o gecede dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Lut'un iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar. Ve büyük kız bir oğul doğurdu ve onun adını Moab çağırdı; o bugüne kadar Moablıların atasıdır. Ve küçük kız, o da bir oğul doğurdu ve onun adını Ben-ammi çağırdı, o bugüne kadar Ammonoğullarının atasıdır."

Aman ya Rabbi; daha neler duyacağız!?.Bu kadarına da pes doğrusu! Allah'ın; yolunu şaşırmış, sapmış insanlara rehber ve örnek elçi olarak gönderdiği bir peygamberin böylesine bir sapıklığa düştüğünü açık açık -bir porno film edasıyla- anlatan bir kitaba 'Kutsal Kitap' diyebiliyorsanız ve bu kitabın hala bozulmamış olduğunu savunuyorsanız, sizinle daha neyi tartışacağız.!?

- Tekvin: 9/20-25: "Ve Nuh, çiftçi olmağa başladı ve bir bağ dikti, ve şaraptan içip sarhoş oldu ve çadırının içinde çıplak oldu...Ve Nuh, şarabından ayıldı ve küçük oğlunun kendisine yaptığını(…) anladı ve dedi: Kenan lanetli olsun; kardeşlerine kullar kulu olacaktır."

Haşa! Sümme haşa!..Küçük oğlu, babası Nuh'a sarhoşken -sonradan Nuh'u, lanet okumaya sevk edecek- ne yapmış olabilir?..Evet, yanılmadınız; bir peygamber olan(!) Nuh, zilzurna sarhoş oluyor ve küçük oğlu, ona tecavüz ediyor!.. Üstü kapalı ifadelerden, bu çirkinlik anlaşılmıyor mu?..

İnsanlığa hidayet, kurtuluş, ahlak ve fazilet yolunu gösteren Allah elçisine -en bayağı insanların bile yapamayacağı- yüz kızartıcı suçları/kepazelikleri isnat etmek!..Halbuki Peygamberler, Allah'ın 'örnek insanlar(üsve-i hasene)' olarak gönderdiği elçileridir ve İsmet(günah işlememek) sıfatıyla daima muttasıftırlar. Yoksa güvenirliliğini kaybederler ve hakkı tebliğde hiçbir muhatap bulamazlar.

Röportajda; "Tevrat, değişti mi?" sorusuna, Hahambaşı Genel Sekreteri Yusuf Altıntaş; "Bu iddia, uzun zamandan beri var ve tartışılıyor. Ancak ne zaman ve nerede tahrif edildi? Buna cevap vermeliler. İddiada bulunanlar, iddialarını ispatlamakla mükelleftir. İşkembe-i kübradan atmasın kimse. Değiştirildi diyen varsa hodri meydan!" şeklinde cesurca(!) bir cevap veriyor. Bu cesaretinin cehaletten geldiği anlaşılmıyor mu? Okuyan da zanneder ki; haklı olmasa, bu kadar kendinden emin ifadeler kullanır mıydı? Halbuki bu yuvarlak ifadeler, suçunu unutturma/bastırma çırpınışından başka bir şey değildir…Şimdi kimin 'işkembe-i kübradan attığı' anlaşılıyor değil mi?..

"Ne zaman ve nerede tahrif edildi?..İddiada bulunanlar, iddialarını ispatlamakla mükelleftir ,"şeklindeki bir savunmanın da hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Zira bir kitabın bozulmuşluğu, akla-mantığa, ilme aykırılığı ayanbeyan ortada ise; ne zaman ve nerede bozulduğunun fazla bir önemi yoktur. Böyle bir bilgi, sadece merak giderme malumatından başka bir şeye yaramaz. Kaldı ki, malum bozulmanın tarihî seyrini de uzun uzun anlatmak mümkündür. Ancak üzerinde durduğumuz husus şu anda bu değildir. Konuyu bu yöne çekerek esası unutturmak, yine bir aldatma senaryosudur…(Bütün laboratuar tahlilleri neticesinde bozuk ve zararlı olduğu tescillenen bir gıda maddesinin, ne zamandan beri bozulduğunu bilmesek, onu rahatlıkla yiyebilir miyiz!?.)

Tevrat'ın, İbranice olması gereken orijinal nüshasının mevcut olmayışı, en eski İbranice metnin M.S. X. asra ait olması da, değişikliğe uğradığının bir delilidir. (Bugünkü Tevrat, orijinal nüsha kabul edilen Aramice metne dayanmaktadır. Halbuki Aramice, Babil dönüşü resmi dil olarak kabul edilmiştir. Daha önce Yahudilerin resmi dili İbranice idi.)

İsterseniz bozulmuşluğa elimizdeki Tevrat'tan (yine beş kitap içinden) birkaç örnek daha verelim:

Çıkış: 3/22: "Fakat her kadın, komşusundan ve evinde olan misafirden gümüş şeyler ve altın şeyler ve esvaplar isteyecek ve oğullarınızı ve kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz ve Mısırlıları soyacaksınız..."

Çıkış:12/35,36: "Ve İsrailoğulları, Musa'nın sözüne göre yaptılar...Ve Rab, Mısırlıların gözünde kavme lütuf verdi...Ve Mısırlıları soydular."


Meğer, kendinden olmayanları soymak ne büyük bir tanrı lutfu imiş!..

 

< Geri 1-2-3-4 İleri >

 
alt_banner